Çemberlitaş Divanyolu’nda bulunan ve Sultan 2. Abdülhamid Han’ın da türbesinin bulunduğu Türkocağı’nda bulunan bir mezar yazısı:
Bağdat’ın Çadırcı Ailesinin güzîde evladı Süleyman Bey ameliyat-ı cerrâhiye neticesinde henüz on sekiz yaşındayken İsviçre’de irtihâl etti. Zâirinden fâtiha niyâz eyler. Fî sene 1337 – Kânun-i sâni
2019 yılı sonlarında dünyaya kara bir bulut gibi çöken Covid 19, en çok da Çin’i ve çinlileri vurdu.
Covid19 salgını yüzünden 4 sene süren büyük sıkıntılar yaşandı. Şehirler köyler kasabalar kapandı. Yasaklar yüzünden insanlar evlerine hapsedildiler. Binlerce insan öldü ve hayat durma noktasına geldi.
2023 yılı başlarında açılmaya başlayan yasaklar, normale dönüş noktasında pozitif gelişmelere sahne oldu.
4 sene sonrasında Çin’e seyahat etmek bu anlamda çok önemliydi benim için. 21 yaşımdan beri senede bazen 4 bazen 6 defa seyahat ettiğim bu ülkeye bir anda 4 sene gelememek ilginç bir durum oldu benim için de.
Eskiden sabah karar verip akşam uçağa atlayıp gittiğim bu ülkeye bu gelişte vize almam bile 1 aydan fazla sürdü. 3 aylık ve tek giriş vizesi aldım, havaalanında pcr testi ve “health declaration” formunu doldurmak gerekiyordu. Bunları halledip uçağa bindim ve Katar / Doha üzerinden Hangzhou’ya uçtum.
Hangzhou Havaalanı’ndan Yiwu Şehrine geçtim. Yiwu’ya ilk seyahatim 1998 yılında olmuştu ve o zamanlar daha yeni yeni ihracat üzerine geliştirme çalışmaları başlamıştı. 2000 yılında tekrar gittiğimde market canlanmıştı, 2003’te gittiğimde “Futian Market” canlı bir şekilde yabancı müşterilere hizmet vermeye başlamıştı. 30000 üzeri dükkan mevcuttu. Ve bu sayı eklenen yeni binalarla bu sayının birkaç katı daha arttı.
2005-2010 yılları arasında Çin’de dünyaya ihracat yapmak adına Çinli bir ortakla şirket kurup ihracatlar yaptım. Futian Markette de bir ofis açarak oraya gelen tüccarlara da ürün satma imkanımız olmuştu.
Futian Market 2019 yılında zirveyi yaşıyorken Corona salgını yüzünden oradaki işyerleri de maalesef ciddi bir etkilenme yaşadı ve birçok dükkan kapanmış o dönemde.
Nisan 2023’te gerçekleştirdiğim bu seyahatte birçok dükkanın kapalı olması beni üzdü. Çalıştığım bazı fabrikalar da kapanmışlar.
Eskiden Pazar Günleri de çalışan işyerlerinin çoğu artık Pazar günlerinde kapalılar. Coronanın insanların hayatına getirdiği bir diğer yenilik ise evlere servis sistemi. Heryer motokurye dolu ve insanlar en basit ihtiyaçlarını bile evden verip kuryeyle alıyorlar. Kurye sistemi ciddi bir şekilde gelişmiş ve heryer motorsiklet dolmuş.
Elektrikli scooterlar hiç yok denecek kadar azalmış. 2019’da her yerde scooter görebiliyorken artık ya bisiklet ya da motorsiklet görebiliyorsunuz sokaklarda.
Çin elektrikli araçlar konusunda dünya lideri, pil imalatı burada olduğu için Tesla markası da buradan pilleri alıyor. Bir sürü Çin markası elektrikli araba üretmiş ve yollarda görebiliyorsunuz. Şarj edilme süresini de kısaltmakla alakalı ciddi çalışmalar yapılıyormuş.
Son 20 yıl boyunca her sene yükselen ev fiyatları da Covid döneminde durmuş ve %30 kadar bir gerileme olduğunu söylüyorlar.
Çin’de arsalar devlete ait ve insanlar 70 sene süreyle satın alıyorlar. Bizdeki gibi sonsuza dek o arsa sizin sayılmıyor. 70 sene sonra devletle oturup tekrardan anlaşma yapıp 70 sene daha uzatabiliyorsunuz. Bu sebeple devlet eski evleri, eski dükkanların olduğu bölgeleri mal sahiplerinden para vererek alıyor ve yıkıp çok daha yüksek fiyattan yeniden satıyor. Bu sayede ekonominin ayakta kaldığını söylüyorlar.
Uzun yıllar boyunca herkese zorlanan “Tek Çocuk” politikasına son verilmiş ve artık istediği kadar çocuk yapma imkanı verilmiş, verilmiş ama hayat şartlarının pahalılığı sebebiyle ikinci çocuk yapmak o kadar da kolay değil.
1990’larda Çin yollarında arabayla gitmek acaip zordu. Heryerden bir araç çıkabiliyordu, sol şeritte pancar motorlu bir araç yavaş yavaş giderken, yola bakmadan çıkan arabalarla kafa kafaya gelindiği çok oluyordu. Seneler sonra bu sıkıntıyı aştılar ve düzenli bir trafik sistemi koymayı başardılar. Şimdilerde ise aynı sıkıntıları motorsikletlilerle yaşıyorsunuz. Yürüme alanlarından hızla giden motorsikletliler yüzünden her an etrafınıza, sağınıza solunuza ve hatta arada arkanıza bakmanız gerekiyor. Çinliler için çok normal gelen bu durum bizler için karın ağrısı olarak geçiyor. Bu sıkıntıyı da zamanla çözeceklerine inanıyorum ama şu an için karın ağrısı olduğu kesin.
Çin CASHLESS yani “Para kullanılmayan” bir sistemin son aşamasına gelmiş durumda. Covid döneminde “wechat pay” ve “Ali Pay” gibi barkod okutarak ödeme yapılan sistemler ciddi anlamda hayata girmiş ve neredeyse hiçkimse nakit para taşımıyor olmuş. Bu sistem bütün dünyaya yakında yayılacak ve para yerine barkodlu ödeme sistemine her ülke geçecek gibi görünüyor.
Alışveriş yaptığım süpermarkette çin banka sistemine uygun kredi kartı geçiyor denildi (mastercard ve visa geçmiyordu) bu durumda peşin ödeme yapayım dedim, koskoca markette bir tane kasa sadece peşin ödeme kabul ediyordu ve oraya yönlendirdiler.
Metrodan, markete, lokantadan taksiye, heryerde cep telefonundan ödeme yapılıyor. Şu an için para taşıyan biz yabancılar için her dükkanda nakit kabul etme zorunluluğu varmış, yani bir iki sene daha para ile alışverişe izin verilecek, sonrası bilinmiyor! Belki de yastık altında tutulan tüm kağıt paralar bir gün hiçbir değer ifade etmeyecek duruma gelecek…
Yıl 1988. Ramazan ayında “Ramazan Davulcusu” özel bir değere sahipti. Her mahallenin davulcusu ve zurnacısı önceden belirlenir ve o mahalle sakinlerini o yetkili ekip uyandırırdı.
Bir gün arkadaşım Selim’e gittiğimde kapıda bir yazı dikkatimi çekti. Apartman sakinlerine uyarı niteliğindeydi ve “korsan davulculara” karşı uyanık olmalarını söylüyordu. Boş durur muyum? Hemen o kağıdı dikkatle çıkartıp cebime koydum.
O yıllarda arkadaşlarımdan hep vesikalık fotoğraflarını hatıra ister ve biriktirirdim. Cebime koyduğum o kağıdı çıkartıp, üzerine Semih ve Enver arkadaşlarımın vesikalıklarını koyup, fotokopicide birkaç nüsha bastırdım. (Semih, Selim’in kardeşi, Enver de yine çok sevdiğim bir arkadaşım.)
Üzerinde oynanmış bu kağıdı getirip apartman girişine yapıştırdım. Kimsenin o ana kadar bunlardan haberi yoktu tabi.
Selim ve Semih’in babası Mesut Amca eve geliyor o akşam ve kapıdaki yazıyı görüyor, görüyor görmesine ama bakıyor bir kez daha bakıyor davulcu ve zurnacı isimlerine. Adam yaşadığı şoku sonradan anlatmıştı bize 🙂
Yıllar geçse de aklıma geldikçe beni gülümseten bir hatıradır bu. Özellikle Ramazan davulcusu denildiğinde 🙂
“BALABANLI ŞAİR ÖMER HULÛSİ BAYLAR ŞİİRLERİ VE AİLESİ” Kitabım Çeviribilim Yayınlarından çıktı!
Balabanlı şair Ömer Hulûsi Baylar (1875-1940) uzun seneler Yemen ve Balkan cephelerinde askerlik yapmış, Balaban’a dönünce de çerçiliğe başlamış ve ömrünün uzun bir kısmını yine gurbette geçirmiştir. Memleket ve evlat hasretini şiirlere döken şair bu şiirlerle önemli bir şöhrete ulaşmıştır. Balaban’da şiirleri kitaplara giren ve Ankara Radyosu’nda şiirleri okunan ilk şairin o olduğu bilinmektedir.
Bu kitapta Ömer Hulûsi’nin çeşitli kaynaklardan derlenen, yazıya geçirilmiş şiirlerini, çocuklarının ve akrabalarının hayatlarını ve şiirlerini bulacaksınız.
İstanbul Fatih semtinde bulunan Yavuzer Camii 1455 yılında yapılmış. Fetih sonrası yapılan ilk camilerimizden olan bu cami Unkapanı Köprüsünün yanıbaşında bulunuyor.
Caminin dış duvarına dikkatli bakınca kitabe duvar gibi kaplandığı için zor farkedilen bir çeşme kitabesi görünüyor.
550 yıllık bu tarihi eserin kitabesini duvar gibi ören zihniyete diyecek bir söz bulamıyorum….
Eyüp’te sokaklarda dolaşırken dikkatimi çeken bakımsız bir mezarlık oldu. Davutağa Mezarlığı’nda dolanırken bir mezartaşı dikkatimi çekti. Melek Mehmet Paşa’nın eşi Zübeyde Hanım’ın mezartaşıydı bu…
Hüve’l Baki Sadr-ı esbak Devletlü Melek Mehmed Paşa Hazretlerinin Mahdumu muhteremleri müderrisin El-Kiramdan Yahya Peyk Efendinin halîlesi merhûme Zübeyde Kadın ruhiyçün El-Fatiha Hicri 1230
Bu arada Davutağa Mezarlığı’nın bakımsızlığından da bahsetmeden geçemeyeceğim. En kısa zamanda ölülerimize saygı adına temizlenmesi ve bakımlı hale gelebilmesi dileğiyle…
Günümüz Türkçesi: Mesih isimli Paşa Hazretleri dinin ihyasına ilgi gösterdiğinden Selsebil pınarı akıttı. İçenler ona Fırat gibi tatlı der. Gaybın sesi, tarihini“Şifalı su, hayat suyu çeşmesi” diye söyledi.
Tamir Kitabesi: O ki nûr-ı ismet Hazret-i Beyhan Sultân kim Mezîd-i ömr ede zâtın cihânda Hazret-i Mevlâ
Ki bu nev dil-cû çeşme harâbü’l-müşrif olmuşken Kemâl-i himmetin sarfiyle el-hak kıldı nev ihyâ
Pesendîde yapıp bu ayn-ı cûdiyle li-vechillâh İmâmeyn aşkına bu âb-ı pâkî eyledi icrâ
Onun Kalâyî târîhin dedi âb-ı hayât-âsâ Zihî bu ayn-ı Beyhân Sultân ihyâ kıldı nev zîbâ
Günümüz Türkçesi: İffet nuru Beyhan Sultan Hazretleri’nin Allah, cihanda ömrünü artırsın. Bu yeni güzel çeşme haraba yüz tutmuşken kemal mertebesindeki himmetini sarf ederek doğrusu ona yeniden hayat verdi.
Avrupa Yakası, Hırka-i Şerif, 34091 Fatih/İstanbul