İstanbul’dan, Tokyo’ya THY ile direk uçuş 12 saat kadar sürüyor. Saat 17:30’da kalkıp, mahalli saat ile 11:30 civarı Tokyo’ya ulaşılıyor.
Tokyo Havaalanının ismi Narita. Vize işlemleri sonrası, bavulumuzu alarak LİMUZİN servise binip şehrin yolunu tutuyoruz. Limousine servis denilen olayı ben ilk başta bildiğimiz lüks araba servisi sanmıştım, çünkü 30 dolar kişi başı verildiğine göre mutlaka lüks birşey olmalıydı, fakat dışarı çıktığımızda kapıda gördüğüm bildiğimiz turist otobüsünü görünce küçük bir şok yaşadığımı belirtmemde fayda var. Japonya çok pahalı bir ülke, bunu asla unutmayın derim.
Havaalanı ile şehir merkezi arası ortalama bir saat sürüyor, genelde Tokyo trafiği oldukça kalabalık, İstanbul’dan alışkın olanlar için çok büyük sorun teşkil etmiyor tabii ki .
Otelimiz Shinjuku semtinde. Shinjuku şehrin en önemli bölümlerinden biri, alışveriş merkezi sayılıyor. Ara sokaklarda bile teknolojik ürünler satan marketler görebilirsiniz.
Alışveriş merkezlerinde dolaşırken dikkatimi cep telefonları özellikle çekti. Burada kullanılan telefonlar uzay çağı telefonları bize göre. düşünsenize renkli ekranlar, entegre dijital kameralı telefonlar, multimedia tüm özellikleri barındıran modeller vs vs. Biz bu teknolojiye sanıyorum 3-5 sene zarfında ancak geçebileceğiz, kızmayın ama 1995 yılında MD ÇALAR walkmanlar görmüştüm Tokyo ziyaretimde, Türkiye’ye henüz yeni yeni gelmeye başladı bunlar. Adamlar teknolojide çok ileri bunu kabul etmemiz gerekiyor.
Japonya’dan alışveriş yapanların en çok dikkat etmesi gereken nokta ürünlerin JAPONCA uyumlu oluşu. Mesela ben bir dijital kamera aldım, paketi açmadan Türkiye’ye getirdim, bir açtım , maalesef nasıl kullanacağımı bilemiyorum çünkü ekran ve yazılar hep japonca. kullanımı oldukça zor bu yüzden. Genelde iç piyasada satılan ürünlerin neredeyse hepsi, japonca, ingilizce opsiyon bile konulmamış..
Taksiye bindiğimizde gene teknoloji çıktı karşımıza. Şoför adresi bilmiyordu, işin ilginç tarafı gideceğimiz yer de bilinmeyecek bir yer değildi, düşünsenize adama Atatürk Kültür Merkezi Taksim diyorsunuz halen nerede acaba diye düşünüyor, ama Allah’tan onlarda teknoloji var ve o tip yol bilmeyen şoförlere bile yolu öğretiyor bu sistem. Olay şu.. bilgisayar ve uydu kontrollu monitör üzerinde aracınızın bulunduğu yeri görüyorsunuz. O anda nerede olduğunuz kolayca belli oluyor. Tüm şehir sokak sokak bilgisayara kaydedilmiş, siz gidilecek yeri ekrandaki harflerle yazıyorsunuz ve o yer ekranda görülüyor. Gerisi haritayı ve yolları takip etmekte. Teknoloji bu işte, bizim zavallı taksicilerimiz de telsizle birbirine anons yapıp şu adresi bilen varmı diye sormaya devam etsinler. Japonya’daki sistemin bir diğer avantajı ise, bir taksi asla kaybolamıyor. Merkezden kolaylıkla bulunduğu yer tespit edilebildiği için anında olaya müdahale edilebiliyor. Umarım bizde de birgün bu sisteme geçilecektir.
Japon insanı genelde çok nazik. Güleryüzlü. Bir yeri sorduğunuz zaman kapıya kadar çıkıp size yolu gösteriyorlar, bizde bazı vatandaşlarımız el ifadesiyle ve defol git dercesine adres tarif ederken sanırım Japonları çok anacağım.
Shinjuku’da dolaşırken ilgimi Türkçe Kursu çekti. Şehrin göbeğinde bulunan bu kurs sayesinde ilgilenen Japonlara Türkçe öğretiliyormuş. Bence bu kültürümüzü tanıtmak açısından çok önemli bir başarı. Bugün ingilizce bilen bir insan aslında ingiliz kültürünü de araştırmaya başladığının farkında bile değildir. Bir yabancı dil aslında o ülkenin reklamıdır. Ta Tokyo’da böyle bir olayın olması gerçekten mükemmel..
2003 yılı Japonya’da TÜRK YILI ilan edilmiş ve bu demektir ki, 2003 yılında Japon turist akımına uğrayabiliriz. Devletimizin bu konuda TV ve yazılı basın aracılığıyla Japonlarla daha iyi bir iletişim kurma yönünde eğitim vermesi çok faydalı olacaktır inancındayım. Onların en önemli özelliği GÜVEN duymaları. Birçok Japon ülkemizde kendilerini güvende hissetmediklerini söylediler. Onlarda bir Turist Felsefesi varmış. “Japonca bilen Türkler’den kaçın!” bu aslında ne acı bir olay. Kimbilir bizim üçbeş kelime Japonca bilen elemanlarımız neler yaptılar ki bu bir felsefe halinde Japonların diline düşebilmiş.
Japonlar, dünyanın en çok seyhaat eden milleti. Bir Japon’un, Japonya’da aylık gideri 3000-5000 $ civarındadır. Bu durumda yurtdışına çıkan bir Japon bu kadar çok para harcayamayacağı için doğal olarak para biriktirmeye başlayacaktır. Japonlar yurtdışında kaldıkları sürece PARA BİRİKTİRMEKTEDİRLER.. Bu noktaya çok dikkatle bakın. Pahalı bir ülke olduğunujn en basit özelliğidir bu.
Japon ekonomisi, Çin’in dev adımlarla büyümesi karşısında tek çareyi YÜKSEK TEKNOLOJİ üretmeyle aşmaya çalışmaktadır. İnsanlar her an üretim düşünmek zorundalar. Genelde insanlardaki hayatın zorluklarının getirdiği stres yüzlerinden belli olmaktadır. Her anlarını değerlendirmek zorundadırlar. Teknolojinin bu kadar hızlı gelişmesi ve rekabetin zorlukları Japonları biraz stresli hale getirmiştir. Bir yarışta en önde giden atlet daima en çok yorulandır, Japonya da şu anda o yorgun atlet pozisyonundadır. Japon Hükümeti, çözümün yurtdışına açılmakla çözüleceğini bildiği için, her ülkede yatırımlar yaptırma gayreti içindedir. Bir Japon için durmak , ölmekle aynı kefededir.
Japonya izlenimlerim şimdilik bu kadar…
Ülkemizin daha güzel yerlere gelebilmesi dileğiyle
Saygılarımla
30.07.2002